The Godfather
Hoşgeldin! Sana reddedemeyeceğin bir teklif sunuyorum. Sitemize üye olup İtalyan Mafyası'nın ve derin devletin gizemini tatmaya ne dersin?
The Godfather
Hoşgeldin! Sana reddedemeyeceğin bir teklif sunuyorum. Sitemize üye olup İtalyan Mafyası'nın ve derin devletin gizemini tatmaya ne dersin?
The Godfather
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

The Godfather

Size Reddedemeyeceğiniz Bir Teklifimiz Var.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Joe Barbaro-RP Yükseltmesi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Joe Barbaro
Caporegime
Caporegime
Joe Barbaro


Rp Puanı : 90
Mesaj Sayısı : 10

Joe Barbaro-RP Yükseltmesi Empty
MesajKonu: Joe Barbaro-RP Yükseltmesi   Joe Barbaro-RP Yükseltmesi Icon_minitimePaz Ocak 22, 2012 8:41 pm

Yıllar yılları kovaladı. Masumiyetini kırmızı konakta bırakan çocuk Denis büyüdü. Yıllar, günler ve saatler baştan ayarlandı. Kuşlar sabah ötüşmelerine tekrar başladılar. İstanbul tekrar uykusundan uyandı. Caddeler değişti, yeni kahvehaneler kuruldu. Yeni cinayetler işlendi. Yeni kanlarla yıkandı İstanbul sokakları. Günah şehri derisini değiştirmeye devam etti. Kabadayılar hapishanelerde yatmaktan vazgeçtiler ve anayasayı çöpe atıp daha fazla kargaşa yaratmayı tercih ettiler.

Meyhaneler değişti. Yeni aile facialarına şahit oldu Rum meyhaneciler. Silahın sesi dinmez oldu. İçi yananlar kendilerini boğazın acımasız kollarına bıraktılar. Daha fazla genelevler dikilmeye başlandı. Umutlarla İstanbul’a gelen kızlar kendilerini zengin erkeklerin s*klerinin altında buldular. Kaçmak istediler ama başaramadılar. Ölmek istediler ama ölemediler. Günah şehri İstanbul’da insanların ne zaman nasıl öleceklerine bile bu şehir karar verirdi. Pasajlar, sokaklar ve geçitler tekrardan inşa edildi ama günah şehrinin günahları asla değişmedi. Yüzler değişti, çehreler farklılaştı ama günahlar hep aynı kaldı. Soğuk biralar kadehlerde yerini aldılar. Ve teker teker yudumlandılar. Soğuk her şey yeniden yerini aldı, ilişkilerde buz kesti. Ve her şey yetişti yine Denis Bey’e. Bir yaz ikindisi yola çıkmıştı Denis. Söz verdiği saatte söz verdiği yerde olmuştu. Kırmızı konağın enkazının durduğu yere gelmişti. Babasının servetiyle evi korumayı başarmıştı. Evin önünde açtı kollarını ve evin mezarlığı olan gölgeyle sarıldı:

Geleceğim demiştim, yetiştim. Hadi sen benden nefret ettiğini söyle. Bende sana seni sevdiğimi söyleyeyim. Bir pazartesi ilk gez işe gitmedim. Evimin kapısını kapattım kötülüklere ve sana geldi. Geldim mi? Evet, gelmişim. Her şey değişmiş ama sen yine aynısın. Param sayesinde ayaktasın. Yine bana ihtiyacın var. Ben sana sahibim, sen bana sahip olamadın. Yaktığım limon bahçesini yeniledim. Özür diledim limondan. Çitlembik ağacının altından seyrettim gökyüzünü. Uzun zamandır bakmamışım gökyüzüne. Unutmuşum bu mavi güzelliği. Bina çimentoları ve büyük binalar işlemiş bedenime. Yabancılaşmışım sana, sana yabancılaştıkça da toplumsallaşmışım. Yeni kurduğum bahçedeki Frenk üzümlerinden kopardım birkaç tane. Tadını doyamadım. Doğanın tadını da unutmuşum en tatlı şeyin ıstakoz olduğunu sanırdım hâlbuki.

Sardunya renginde ve sardunya tadındaydılar. Ağzım daha da sulandı. Ben bugünü bekledim. Biraz fazla bekledim belki de yaş oldu 60. Biri fotoğrafımı çekiyor gibi delice pozlar verdim. Yeni bir çocukluk yaratmaydı çabam. Ama öldürülenlerin dirileceği gün gelmemişti başaramadım. Ruhsuz bir çocukluk beni mutlu etmeye yetmedi be. Çakılların üstünde yürüdüm, yuvarlandım ve bu siyah takım elbiseleri toz içinde parçaladım. Bana sahip olmadıklarını yine gösterdim. Ne yalan atıyorum ben? Babamın dediği doğru çıktı paranın tadını ilk 10 yaşında tattım. Babamın yapamadığı bir güce ulaştım ve kendimi malımın kölesi yaptım. Ama şimdi 60 yaşındayım. Bir korkum yok. Çocuklarıma bu kötülüğü yapmayacağım ve daha önce yapmam gerekeni şimdi yapacağım. Kendi yarattığımı kendim yok edeceğim. Her yaratıcının bir gün yapmak zorunda kalacağı şeyi yapacağım. Her yaratıcı gibi geç kaldım biliyorum. Beni affet! Peki, ama yapacaklarımın tüm sebebi çocuklarıma bir iyilik mi? Yoksa eskisinde kapıldığım bir ateşe mi tekrardan kapılıyorum..

Denis sırtını konağa döndükten sonra ağlamaya başladı. Elleri titriyordu. Yorgun bacaklarınla siyah limuzinine bindi ve oturduğu yerin penceresini araladı, şoförüne seslendi:

“Burada işimiz bitti. Olabildiğince hızlı bir şekilde gitmeni isteniyorum. Hızlıca git trene yetişelim. Bak zenginim ya seninle bile arama mesafe koyuyorum, uzun arabalar ile. Senden de uzaklaşıyorum..”

Uzaktaki şoförünün arabayı çalıştırmasıyla eski dostu rüzgâr onu tekrar her şeyden uzaklaştırmıştı. Arabanın içi bembeyazdı. Beyaz bir körlük yaşıyordu. Pencerenin arkasındaki dış dünyayı izliyordu. Purosunu iki kibrit harcayarak yaktıktan sonra İstanbul’u izlemeye başladı. Günah şehri ne kadar cezp edici ve âşık ediciydi. İçmeden sarhoş edebiliyordu insanı. Uyuşturucu gibiydi. Sonunda insanı öldürüyordu ama mutlu bir şekilde. Acı çektirmesine rağmen mutlu bir ölüm mü kim istemezdi? İnsanların ağzına parmağıyla bal çalan şehir sonra s*k*yle bakireliğini alıyordu insanın. El değmemiş herkes kirleniyordu. Temiz ruhlar neredeydi? Bekâretlerini koruyamamışlardı. İstanbul?u izlemekten başka yapacağı bir şey yoktu. Akşam gazeteleri ilgi çekici değildi. Her zaman ki gibi saçmalıklarla doluydu. Cinayetler, kötülükler ve acı. Artık şaşırmıyordu. İnsan mı öldürülmüş, bir genç kıza mı tecavüz etmişler. Bir sorun yoktu. Normaldi. Beklenirdi bu insanlardan. Bu kadar basit miydi günah? Böyle göz ardı edilebilir miydi? Haydarpaşa’ya kadar bu bilmeceyi çözmeye çalıştı. Haydarpaşa’ya geldiklerinde ise bir bulmaca daha çözülmüştü:

"Tamam, burada ineceğim bulmacayı çözdüm şoför. Benimle geliyorsun Ankara’ya gidiyoruz. Emin olmam gereken şeyler var."

Denis bir süre iskeledeki saçlarını taramakla uğraşan genç kızları izlemeye koyuldu. Amaçları neydi? Kendinden yaşça büyük erkeklerle ilişkilere girip kendilerini hamile bırakmak mıydı? Ne arıyorlardı? Sevgi mi, para mı yoksa güzellik mi? Sevgiyi aramadıkları kesindi. Büyük, karizmatik ve zengin bir adam arıyorlardı. Küçüklüğünden beri kafalarına yerleşmiş bir baba modeli arıyorlardı. Onları koruyacak ve her isteklerini gerçekleştirecek bir baba. Babalarıyla sevişmek istiyordular aslında. Babaların çekiciliğine kurban gidiyorlardı. Kızlar her zaman ki gibi büyük seviyorlardı. Olgunlukla alakası yoktu. Kadınlar onları babaları gibi koruyacak erkekler isterlerdi. Zengin adamlardan çocuk yapacaklar ve hayatlarını garanti altına alacaklardı.

Denis kızların bakışından rahatsız olmuştu. Üstünün başının ne durumda olduğunu biliyordu. Tek düştüğü şey kara vagondu. Trene binmeye kararlıydı. Şoförü ile yolculuk edecekti yine ama bu sefer yüz yüze ve göz göze. Onunla arasındaki mesafeyi kaldıracaktı. Onu tanıyacaktı. Yıkım başlamıştı. Tren sadece ikisini Ankara’ya götürecekti. Sonra hiç vakit harcamadan bir tren ile geri döneceklerdi. Birlikte rakı içecekler ve sırlarını birbirine dökeceklerdi. Denis sıkılınca Fransız dergilerini karıştırarak biraz kafasını toplayacaktı. Tüm planı kafasında kurmuştu. Bunları ona can sıkıntısı mı yoksa yıkmak istedikleri mi yapıyordu bilmiyordu. İhtişamlı Haydarpaşa’nın içine girdiğinde bedeninde bir savaş hissetti. Sanki buradan geçmiş tüm insanların anıları onun vücudunda çarpışmıştı. Elinle onu takip etmekte olan şoförünü durdurdu:

“Birazcık dur. Eski ve yeninin vücudumdaki çarpışmasını hissetmek istiyorum harika bir duygu. Annem ve babamda burada ?Merhaba? dediler günah şehrine. Değişik bir atmosfer bende kucaklarındaymışım. Ama hissetmiyorum anılar silik. Daha bebekmişim? Etrafına bakın şoför böyle bir atmosferi bir daha göremezsin. Harika bir his değil mi?”

Denis, Haydarpaşa’ya meydan okuyormuşçasına dimdikti. Sarı ve ince bıyıklarıyla, ütülü ama çamurlu pantolonlarıyla beyefendi duruşunu bozmuyordu. Yelek cebinden altın bir zincir yere doğru sarkıyordu. Sanki yer ile kavuşmak istercesine? Uzun zamandır iki parmağının altında tuttuğu çiçek sapını da düşürmüştü. Zakkum muydu yoksa papatya mı bilmiyordu. Ama güzel bir çiçekti. Severdi çiçekleri. Çiçeklerle kadınları kandırmayı belki biraz daha fazla. Dudağındaki puro bitti bitecekti. Gardaki insanlara baktı, tanıdık yüzler ve yabancı yüzler birbirine girmişti. Ona selam verenleri bile görmüyordu gözü. Cebinden çıkardığı parayı elinle şoföre uzattı. Şoför parayı alarak gişeye doğru yürümeye başladı. Ne yapacağını biliyordu. Elindeki yüklü miktar parayla Denis’nin son isteklerini yerine getirecekti. Denis oturacak bir yer bularak çamurlu pantolonu ile vücudunu banka bıraktı. Yanında şişman kadınlar onun deli olduğunu düşünerek yanından uzaklaşmıştı.

Avusturya’dan gelen çiftler bile kendi vatandaşlarından önce Denis gibi ünlü bir iş adamını tanımışlardı. Eğilerek selam vermeden yollarına devam etmemişlerdi. Denis buna sevinmişti. En azından onu insan yerine koyanlar vardı. Gardaki herkesin aradığı tatlı sohbeti aramıştı Denis ama bulamamıştı. Sahi hoş sohbetler nereye gitmişti. Yok, mu olmuşlardı? İnsanlar yüz görümlüğü istermiş gibi saklıyorlardı suratlarını sanki Tanrı’nın bile affedemeyeceği suçlar işlemişler gibiydiler. Denis zamanın değiştiğinin farkındaydı. Köyden sevdiğine kaçan gelinler yoktu artık. Silahlı insanlar girmiyordu Haydarpaşa’ya daha güçlü bir silah bulunmuştu; Para!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sofia Corleone
Corleone
Corleone
Sofia Corleone


Rp Puanı : 100
Lakap : Don
Mesaj Sayısı : 129
Nerden : Samsun

Joe Barbaro-RP Yükseltmesi Empty
MesajKonu: Geri: Joe Barbaro-RP Yükseltmesi   Joe Barbaro-RP Yükseltmesi Icon_minitimePaz Ocak 22, 2012 9:57 pm

Puanınız: 95!

Önceki Rol oyununuzun puanı: 85

95+85=180
180/2= 90

Yeni puanınız: 90!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Joe Barbaro-RP Yükseltmesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Joe Barbaro

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
The Godfather :: Kimlik İşlemleri :: Rp Puanlama :: Role Play Dershanesi-
Buraya geçin: